Ezan-ı Muhammedî
|

Ebû Hureyye (Radıyallahu Anh)'den: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi Ve Selem) ile beraberdik. Bilâl kalkarak Ezan okudu.
Bitirince Nebiler Sultanı şöyle buyurdular:
-"Kim inanarak onun gibi söylerse, cennete girer!"
-"Kim inanarak onun gibi söylerse, cennete girer!"
Âfâkı inletiyor, ilâhî, ismin, nâmın:
Bu Ezanlar ki elbet temelidir İslâmın!
Bu Ezanlar ki elbet temelidir İslâmın!
Nice bin minareden revân olur göklere,
Kalb-i zemin titreşir, nur iner her bir yere!
Kalb-i zemin titreşir, nur iner her bir yere!
Vecde gelir bu sesle: Dağlar, taşlar, denizler.
Vâdileri doldurur o ışık serpen izler!
Vâdileri doldurur o ışık serpen izler!
Cennet kokusu siner, rûhumun incisine,
Mâsivâdan uzaktır, artık ten, artık sîne!..
Mâsivâdan uzaktır, artık ten, artık sîne!..
Cihan başka cihandır, yerde, gökte her varlık,
Rabbi tesbîh ederler huzur içinde artık!
Rabbi tesbîh ederler huzur içinde artık!
Olur bütün gönüller gündüzler gibi aydın,
Başlar dillerde tevhid, başlar kalblerde yâdın!
Başlar dillerde tevhid, başlar kalblerde yâdın!
Ten yurdu, can gecesi, döner nur gündüzüne,
Güneşler yuva kurar mü'minlerin yüzüne!..
Güneşler yuva kurar mü'minlerin yüzüne!..
Zerre, küre, her bir şey, Hak emrine râm olur.
Bu saatte âşığa ah neler ikrâm olur!..
Bu saatte âşığa ah neler ikrâm olur!..
Mevc mevc rahmetler iner, başlar bir bezm-i safâ,
Artık ümmetiyledir O Cenâb-ı Mustafa!..
Artık ümmetiyledir O Cenâb-ı Mustafa!..
İstanbul, Mekke, Bağdat, Medine, Kudüs ve Şam;
Dinler ezanlarını, ey Bilâl, sabah, akşam!..
Dinler ezanlarını, ey Bilâl, sabah, akşam!..
Bu dem, vuslat demidir. Artık bana ne lâzım?
Melekler yoldaş olur, değişir alın yazım!..
Melekler yoldaş olur, değişir alın yazım!..
Kavuşur bütün âlem ebedî fecirlere,
Güneşler, aylar doğar o anda gönüllere!..
Güneşler, aylar doğar o anda gönüllere!..
İnsan kendini bulur: "Ben neyim, ben neyim?" der,
Şevk ile Arş'a kadar artık yükseleyim der!
Şevk ile Arş'a kadar artık yükseleyim der!
Artık can kilidine zaman vuramaz düğüm,
Dîdârının nurudur, artık benim gördüğüm!..
Dîdârının nurudur, artık benim gördüğüm!..
Artık bütün yürekler tek atar ve tek vurur,
Can sazının teline aşk mızrabı pek vurur!..
Can sazının teline aşk mızrabı pek vurur!..
Artık hayat başkadır: Al, yeşil, duru, mavi…
Bir âlem yaşar kalbler Cennetlere müsavi!
Bir âlem yaşar kalbler Cennetlere müsavi!
İlâhî aşkın siner tene, cana kokusu,
Cebrâil kanat çırpar, melekler dağıtır su!..
Cebrâil kanat çırpar, melekler dağıtır su!..
Mi'raca, muhabbete etmededir Yâr dâvet,
Ey sevincin aynası, her mü'mine var dâvet!..
Ey sevincin aynası, her mü'mine var dâvet!..
Bu vahdet deryasında tat güzeldir, haz güzel.
Allah'a iltica hoş, Allah'a niyaz güzel!...
Allah'a iltica hoş, Allah'a niyaz güzel!...
Kim Rabbi ile olur, artık ondan nâr uzak,
Güneşlerden, aylardan, Zührelerden yüzü ak!
Güneşlerden, aylardan, Zührelerden yüzü ak!
Diner cümle âşıkın bütün feryâdı, âhı,
Artık cihan günleri bir saâdet sabahı!..
Artık cihan günleri bir saâdet sabahı!..
Toprakta lâle biter, yuvada sevinir kuş,
Çünkü bu vakitlerde Bilâl ezan okumuş!..
Çünkü bu vakitlerde Bilâl ezan okumuş!..
Güllerin dallarında Nûr-i Muhammed çağlar,
Yeniden hayat bulur, nice türlü sevdalar!
Yeniden hayat bulur, nice türlü sevdalar!
Yollara set olamaz şeytanın oyun taşı,
Artık her Müslümanın Hızır'dır arkadaşı!
Artık her Müslümanın Hızır'dır arkadaşı!
Artık ne devlet ki kul aczini arza koşar,
Bu saatte durulmaz, sünnete, farza koşar!..
Bu saatte durulmaz, sünnete, farza koşar!..
Kalbler Allah'a döner, öyle sevinç başlar ki,
Rûhumun pâk incisi Cennetlerdedir sanki!..
Rûhumun pâk incisi Cennetlerdedir sanki!..
Dağlar taşlar ses verir, kat kat açılır semâ,
Ey güzellik Yûsuf'u, müjdeler var İslâma!..
Ey güzellik Yûsuf'u, müjdeler var İslâma!..
Yaşamakla bilinir, anlatılmaz nasıl bu,
Bir şevk, bir tatlı huzur, ah bir özge fasıl bu!...
Bir şevk, bir tatlı huzur, ah bir özge fasıl bu!...
Melek, insan, hurî, cin, siyah, beyaz, sarışın,
Hariçte olmak muhal, içindedir yarışın!..
Hariçte olmak muhal, içindedir yarışın!..
Can kuşu kanat vurur, son bulur hicran demi,
O ne şevk, o ne hazdır, görmüş olsan secdemi!
O ne şevk, o ne hazdır, görmüş olsan secdemi!
Göz artık vedâ eder mâsivâ perdesine,
Zaman çiçek bayramı, bütün âlem nesine!..
Zaman çiçek bayramı, bütün âlem nesine!..
Nur yağar gök kubbeden, derya olur bir damla,
İşi yok dünyaların artık kederle gamla!..
İşi yok dünyaların artık kederle gamla!..
Bu Ezan ki Allah'a, bu Ezan aşka dâvet!..
Bu Muhammedî sadâ, bu nur, bu başka dâvet!..
Bu Muhammedî sadâ, bu nur, bu başka dâvet!..
Yere, göğe, her şeye ulaşır emr-i bülten,
Bir doyumsuz âlemin zevkindedir can ü ten!
Bir doyumsuz âlemin zevkindedir can ü ten!
Artık sızlamaz yürek, artık aşktan haz duyar.
Dünyalar ateş olsa acıları az duyar!
Dünyalar ateş olsa acıları az duyar!
Artık gök başka renkte, yer başka safadadır,
Doyumsuz sevdalarla kul Rabbe vefadadır!
Doyumsuz sevdalarla kul Rabbe vefadadır!
Feza feza sunulur ebedî ruhlara su,
Bu dal Tûba dalıdır, bu gül Cennet kokusu!..
Bu dal Tûba dalıdır, bu gül Cennet kokusu!..
Mest olur bütün canlar, titreşir kalb-i Zemîn,
Taze bir çiçek gibi yüzü güler ülkemin!
Taze bir çiçek gibi yüzü güler ülkemin!
Bir tatlı ırmak olur, coşar gözlerin nemi,
O dem namaza durmuş görürüm ben annemi!
O dem namaza durmuş görürüm ben annemi!
O dem perdeler kalkar, o dem nûr olur sîne,
Ömür Teknem varmıştır Selâmet Cûdi'sine!
Ömür Teknem varmıştır Selâmet Cûdi'sine!
Mahzun olmak yok artık, bu deryada Nuh benim;
Ey eli kutlu Hızır, bir ebedî ruh benim!
Ey eli kutlu Hızır, bir ebedî ruh benim!
Can kuşum kanat vurur, kâh Sinâ, kâh Hira'da,
Göz hayran, gönül hayran, ermek budur murâda!
Göz hayran, gönül hayran, ermek budur murâda!
Hakk'a müştak kulların her nefes artar şânı,
Bir uğurlu Mi'rac ki yerde gökte var şânı!..
Bir uğurlu Mi'rac ki yerde gökte var şânı!..
Zaman çiçek bayramı, ben ne derim ki daha?
Ezanlara kulak ver, ermek için felâha!
Ezanlara kulak ver, ermek için felâha!
Bu zevki anlatmaya gücü yetmez kelâmın,
Ümmet-i merhûmeye selâmı var Selâm'ın!..
Mustafa Necati Bursalı
Ümmet-i merhûmeye selâmı var Selâm'ın!..
Mustafa Necati Bursalı
