DiTiB SCHONGAU "YAVUZ SULTAN SELiM CAMii" SiTESiNE HOSGELDiNiZ

BAZI İSLAM DÜŞÜNÜRLERİNİN GÖRÜŞLERİ

BAZI İSLAM DÜŞÜNÜRLERİNİN GÖRÜŞLERİ

 

https://img.webme.com/pic/i/islamvedinim/islamda-cin.jpgŞimdi de İslam düşünürlerinin en ileri gelenlerinden biri olan hicrî (kamerî) tarihle 260-324 yılları arasında yaşamış bulunan İmam Ebu Hasan El-EŞ`ARİ`nin “CİN” hakkındaki görüşünü nakledelim:

Büyük bir bünyede (bedende) tecelli eden hayat, basit bir tek cüzde de tecelli edebilir… Hakikat itibarıyle, hayat, madde ve cisimlerin bir tabiatı değil, bir emri Rabbanîdir… Onun için, bir cüzde, büyük büyük cisimler tecelli edebilir…

Göz ortada bir bünye olmadığı halde, başkalarının göremediği bir cisim görebilir… Hattâ görmek için göz bile şart değildir. “Allahû Teâlâ murad ederse, gözler kapalıyken bir insan parmak ucuyla bile görebilir…

CİN`ler de böyle, bünyesi (yani cesedi) olmayan, bir hayat kuvveti olmak üzere cisimlerin herhangi bir cüzünde görünür veya görünmeyebilir…

Ayrıca, CİNNİ`lerin de kendilerine göre bir cismânî bünyesi olabilir… Lâkin, bizim her bünyeyi görmemiz gerekli olmadığı gibi, gördüklerimizin de her cüzünü görmediğimiz mâlûmdur… Şu halde, gözlerimizin önünde nice nice bünyeler bulunurken, biz onları göremeyebiliriz… Nitekim, mikropları, sıradan bakışla göremediğimiz gibi, hava hareketleri içinde duyularımızla tesbit edemeyeceğimiz ışık zerrecikleri de olabilir; ve bunların kimi bize uzak, kimi yakın, kimi yüksek, kimi alçak olabilir..

Biz bütün cisimleri ve bütün cismânî ve fiziki kuvvetleri keşfetmiş değilizdir.. Şu halde, gerek ruhani, gerek cismânî bakımdan, bizim hislerimizden (beş duyumuzdan) örtülü yaratıklar bulunduğunu inkâr etmek, düşünen insan için doğru davranış değildir.

İslam alimlerinden olan FEYRUZ ABADİ ise, “Besâir” isimli eserinde için özetle şöyle bilgi vermektedir:

“CİN hakkında iki görüş vardır:” -elbette ki o gün için konuşuyor-

1-CİN, insanın beş duyusuyla tesbit edemediği, örtü altında olan ruhânî yaratıklara verilen isimdir ki, “ins” karşılığıdır.. Bu sûretle, bu mânâda kelimeye, melâike, şeytanlar ve CİNler girer… Binâenaleyh, melâike ile CİN arasında özel ve genel bağlantı vardır.

Her melâike CİNdir; CİN melâike değildir…

1.CİN, ruhânî (bedensiz) yaratıkların bir kısmına denilir… Zira, ruhânî yaratıklar üç kısımdır:

a-Ahyardır (hayırlılar) ki, melâikedir..

b-Eşrardır (şerliler) ki şeytandır…

c-Ahyarı da eşrarı da bulunan aradakilerdir ki, tam mânâsıyla bunlar da CİN taifesidir…” (Hak Dini c:3, s:2031)

İleride de tekrar üstünde duracağımız için, konumuzla çok yakından ilgisi olan iki kelimenin; “ŞİHAB” ve “SEMÛM” kelimelerinin Arap lisanında ne anlama geldiğini Hamdi Yazır merhumun tefsirine dayanarak verelim:

“ŞİHAB”, lugatta “ateş alevi” demektir.

“SAMM”. semm maddesinde fail; “SEMÛM”da onun mübalağası feul sıgasıdır… “SEMM”, “zehir” ile, bir de “SEMMÜLHIYAT” gibi “ince delik” mânâsına gelir. Nitekim, bedendeki terin çıktığı ve havanın nüfus ettiği gizli deliklere “mesemme”, çoğulunda “mesamm” veya “mesemmat”, cemül cemine de “mesammat” denilir.

“CAN”ın “NARI SEMUM”dan halkedilmiş olması, CİN ve ŞEYTANIN insanın gizli mesammatından hulûl edecek, zehirleyecek bir mâhiyette olduğuna işarettir..”

Geri dön


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol